ÇİNGENELERİN TARİHÇESİ
Çingeneler, Hindistan‘ın Pencap–Sind (Pakistan, Karaçi) nehir havzası boyunca Pakistan ve Afganistan‘ın da içinde bulunduğu bölgelerden 1050 civarında İran ve Anadolu üzerinden dünyaya yayılmış Hint-Avrupa kökenli bir halk
çingeneler, göçebe toplum sınıfına girer, göçebe toplumların geçim kaynağı yerleşik düzene bağlı olmadığı için daha çok hayvancılıktır bu yüzden kırsal, dağlık, yayla tipi yerler seçerler, çingeneler için ise bunun tersine şehir göçebeleri nitelendirilmesi daha doğrudur. günümüz anarşizmini, tarih boyunca, dünya üzerinde canlı olarak yaşayan halktır.ayrı bir dilleri ve kültürleri olmasına rağmen yaşadıkları her ülkenin kültürünü ve dilini de öğrenip çift kültürlü olarak varlık gösterirler Çingenelerin vatanlarını neden terk etmek zorunda kaldıkları bugün bile yanıtsız kalmaktaysa da tarihçiler üç görüş üzerinde durmaktadır:
- Gazneli Mahmut’un Sindh ve Penjap’ı işgali sırasında 500.000 Hintliyi esir aldığı bilinmekte olup, Hindistan’ı fetheden Müslümanların, Romanları köle olarak alıp ülkelerine götürülmesi en yaygın teoridir.
- En düşük kast olduğu sanılan Çingenelerin, Müslüman fatihlere karşı paralı asker olarak kullanılmış olabilirler ki, yenilginin ardından göç etmek zorunda kalmış olabilirler.[37]
- Firdevsi’nin Şehnamesi’ne göre MS 420 yılında vatanlarını (Hindistan, Karaçi) terk edip dünyaya yayılan 12.000 kişilik Luri halkı, eğer Çingeneler ise dünyaya yayılmalarının Hindistan’ın işgali ile ilişkisi olamaz.[37]
Romanlar kendilerine Çingene denilmesinden hoşnut olmamakla, bunu aşağılama olarak görüyorlar ve ayrıca Anadolu’nun bazı yerlerinde Elekçi ve Sepetçi de denilmektedir. Özellikle bu tabirler Çankırı, Tokat ve Yozgat’ta Çingeneler için kullanılmaktadır. İlk kez 1505’te İrlanda‘da, 1514’te de İngiltere‘de nüfus kayıtlarına geçirildiler. Aynı tarihlerde, Avrupa’nın birçok ülkesinde gezgin çalgıcı ve falcılardan oluşan bazı göçebe toplulukların kayıtlarına rastlanır. Günümüzde Çingeneler dünyanın dört bir yanına dağılmış olarak yaşarlar. Büyük bölümü Avrupa’nın güney kesiminde toplanmıştır. 19. yy.ın sonlarına doğru Kuzey Amerika’ya da göç etmişlerdir. Çingeneler yaşadıkları her ülkede değişik adlarla anılırlar. Çingeneler, dünyanın en renkli göçebe topluluklarından biridir. Türkiye’de yoğun olarak yaşadıkları yerlerin başında özellikle Adana (Cono aşireti) olmak üzere, Çanakkale, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Düzce, İstanbul ve İzmir gelir. Çingenelerin büyük bölümü gelenek, göreneklerini ve topluluklarının yönetim biçimlerini korumuştur. İlk olarak 19. yy.da Avrupa’da, sayıları 10-100 aile arasında değişen Çingene toplulukları şefler seçmeye başladı. Çingene sözcüğü yerleşik düzeni olmayan göçebe insanları çağrıştırır. Oysa Çingenelerin çok azı günümüzde göçebedir. Bazıları kendi istekleriyle göçebeliği bırakmış, yaşadıkları ülkenin yaşam biçimini benimsemişlerdir. Edirne-Kırklareli yöresinde göçebe olarak yaşayan çingenelere “Çerge” denir. Çergeler genellikle pazarlama (bohçacılık) ve kalaycılık işiyle uğraşırlar. Roman olmayanlarla evlenen Romanlar da vardır.Bazı ülkelerde de yerleşik yaşama zorlanmışlardır.Soykırıma uğramışlardır. Yarı göçebe, yarı yerleşik bir topluluğun sayımının yapılması güç olduğu için Çingenelerin kesin nüfusu bilinmemektedir. Nisan 1971’de, Çingenelerin sorunlarını tartışmak üzere Londra yakınlarında ilk Uluslararası Roman Kongresi toplanmış olup bu kongreye atfen, 1990’dan itibaren 8 Nisan Dünya Romanlar Günü olarak kutlanmaktadır.
Osmanlı’da Çingeneler
Osmanlı İmparatorluğu’nda da Rumeli topraklarında yaşayan Çingeneler ayrı yönetim sayılmışlardı. Kırklareli merkez var sayılarak, (Vize sancak beyinden bağımsız ve ancak gene Vize’de oturmakta olan) Yörük ve Tatarlarından sorumlu bir paşaya bağlanıp “Çingene Sancağı” olarak adlandırılan bu yönetim biriminde, Romanlar’ın yönetsel, mali ve askeri işleri düzenlenirdi. Osmanlı Çingeneleri müslüman olmalarına rağmen, cinayet, vatana ihanet gibi davalarda mahkûm oldukları taktirde, müslümanlar gibi asılarak değil, gayrimüslimler gibi kafaları kesilerek cezalandırılırdı.
Yaşam tarzları
Eski göçebe yaşamlarına uygun işler yaparlardı. Kadınlar falcılık yapar, dilenir ya da dans ederdi. Erkekler ise çalgı çalar, kap kacak lehimciliği, kalaycılık, hayvan ticareti, hayvan eğiticiliği gibi işlerle uğraşırlardı. Geçmişte atlarla çekilen arabalarla yapılan göçlerde artık kamyon ya da karavanlar kullanılmaktadır. Eski uğraşlarının yerini ise, meyve toplama, asfalt dökme, kullanılmış araba ticareti, sirklerde hayvan bakıcılığı ya da eğiticiliği, hurda maden ve antika eşya alım satımı gibi işler almış olmakla birlikte özellikle Türkiye de ve diğer birçok dünya ülkesinde yerleşik hayata geçmiş olanlar diğer meslek dallarıyla ilgilenmiş olup başka türlü mesleklerde edinmişlerdir. Bazı ünlü İspanyol gitaristler ve flamenko dansçıları Çingene ya da yarı Çingenedirler.
Ayrımcılık Çingenelerin göçebe yaşam tarzı yerleşik toplumlarınkinden çok farklıdır. Bu yüzden çoğu zaman, yerel halk tarafından hırsızlık, büyücülük, çocuk kaçırma gibi eylemlerle suçlanmışlardır.
1554’te İngiltere’de Çingene olduğu söylenen herhangi bir kişinin asılması işten bile değildi. Hemen hiçbir yerde istenmeyen Çingeneler, birçok ülkeden sürülmelerine karşın, bir süre sonra bu ülkelere geri dönmeyi başarırlardı.
Günümüzde de Çingeneler yaşadıkları bütün ülkelerde ayrımcılığa tabi tutulmaktadır. Bu yüzden de birçok ünlü, Çingene kimliğini gizlemek durumunda kalmıştır
Holokost
II. Dünya Savaşı’nda Yahudiler gibi Romanlar da Almanlar tarafından büyük bir kıyıma uğratıldılar. 200.000 -800.000 arasında Roman çoluk çocuk aşağı ırktan oldukları gerekçesiyle Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya‘daki Nazi kamplarında yok edilmiş bu katliam Roman halkı tarafından porajmos “parçalanmak” olarak adlandırılmıştı
Etimoloji
Roman kelimesi, Roman dilinde rom “koca” kelimesiyle ilişkilendirilmekte olup
Sanskrit rama (रम) ramaṇa (रमण) aynı anlama gelmektedir. Türkçede Roman halkını tanımlamak için kullanılan Çingene kelimesi ise Yunanca tsinganos (τσιγγάνος) kelimesinden ödünçlenmiştir. Kelimenin kökeni
Eski Yunanca Αιγύπτοι (Modern Yunanca γύφτο) “Mısırlı” anlamındadır. Eski Yunanlılar Roman halkının
Mısır kökenli olduğuna inandığından bu tanımı kullanmaktaydı. Batı dillerinde kullanılan gypsy terimi bu kelimeden gelişmiştir. İlginç bir benzerlik olarak
Osmanlı ve
Anadolu Türkçesi‘nde Çingeneleri tanımlamak için kullanılan diğer bir terim olan
Kıpti‘nin Mısır halklarından birisinin adı olmasıdır.
[
Terminoloji
Anadolu Türkçesi ve yayıldıkları bölgelerde Çingenelere çeşitli isim ve sıfatlar takılmıştır. Sıfatlar daha çok yapılan meslekle ilgili olup özellikle
Balkan Yarımadasında gümüşçü, demirci, kalaycı, nalbant, müzisyen, kaşık yapımcısı, madenci terimlerinin yerel dillerde karşılıklarıdır. Aşağıdaki listede ise isimler yer almaktadır:
Türkçe terminoloji
Türkçede Romanlar, yaşadıkları yöreye bağlı olarak Çingene sözcüğünün versiyonları olan çeşitli isimlerle anılırlar. Bunlardan bazıları şunlardır: Çingen, Cingen, Cıngan, Çingan, Çingân, Cingan, Çincane ve Cingane. Bunun haricinde kullanılan bazı yöresel isimler şunlardır:
- Cono (Adana)
- Roman (İzmir)
- Şopar (Tekirdağ, Kırklareli)
- Cingan (Kastamonu, Sinop, Çorum, Afyon, Ankara, Kırşehir)
- Mıtrıp (Van, Diyarbakır)
- Mutruf (Ardahan)
- Bala (Ilgın, Konya)
- Poşa (Erzurum, Artvin, Kars). Anadilleri Ermenice olup Doğu Anadolu’da yaşamaktadırlar.[36]
- Gurbet, kurbat (Tunceli, KKTC, Hatay)
- Kareçi (Birecik) (ayrıca Diyarbakır ve civarinda Kareçi, belki de Pakistan Karaçili anlamında)
- Çingit “göçebe, çingene” (Amasya, Samsun)
- Abdal (Dörtyol , Hatay – Kahramanmaraş)
- Çerge, Firavun (Edirne)
- Dom (Van,Hakkari)
- Aşıq – (Diyarbakır)
- Kıpti
- Orom (Gökçebey
- Ole (KKTC)
Gruplar
Yayıldıkları coğrafyaya göre Çingene halkı göçebe zanaatçılar olarak tek başlık altında toplanabilir. Bununla birlikte tarih boyunca üç ana kola bölünmüşlerdir.
[38]
Kaynakça
YAYINLAYANLAR
SELMA YILDIZ SERPİL DÖNMEZ